Gündemden Haberler

Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket bu hırsızlar sürüsüdür

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın toplantısı düzenledi. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından dün Hatay’da yaşanan depremlerle bir kez daha ortaya çıkan ihmallere değinen Baş, iktidarın cephesinden gelen açıklamalara tepki gösterdi ve “Memlekette enkaz altından kurtarıldıktan sonra yaşama tekrar tutunmaya çalışan yurttaşlara verilecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın sarayları var” dedi.

İktidarın, ihmallerle birlikte deprem bölgesindeki dayanışma faaliyetlerine yönelik engelleme girişimlerinde de bulunduğunu hatırlatan Baş, Meclis çalışmalarına ara verilmesini de eleştirdi. Depremlerin ilk saatlerinde milletvekillerinin bölgede bulunmasında sorun olmadığını belirten ancak OHAL kararı için toplanmasını eleştiren Baş, “Muhtemelen kendilerinin bile haberi yoktu, bakın iddia ediyorum AKP milletvekillerinin bile haberi yoktu; Tayyip Erdoğan olağanüstü hal ilan edeceğini açıkladı. Arkasından apar topar Meclis toplandı yani en kıymetli saatlerde yurttaşın hayatını kurtarmak için en önemli olan saatlerde milletvekillerini Meclis’e getirdiler” diye konuştu.

Devam eden süreçte yurttaşlar için acil ihtiyaçların ortaya çıktığını ve Meclis’in çalışması gerektiğini vurgulayan Baş, Bu Meclis’te, mesela o beşli çeteleri zengin edecek bir kanun teklifi görüşülüyor olsaydı koşarak gelirlerdi değil mi? Ya da birtakım zenginlerin daha fazla para kazanmasına neden olacak düzenlemeler yapılması gerekseydi koşarak gelirlerdi. Mesela imar affı çıkartmak için koşarak gelirlerdi o yüzden bağırıyorum. O imar affına el kaldıran vekiller neredesiniz ya? Neredesiniz? Patronlar için çocuk istismarcıları için hırsız bakanları aklamak için koşarak gelip el kaldırıyorsunuz. Şimdi neredesiniz?” sözleriyle tepkisini dile getirdi.

AFAD tarafından 2019 yılında depremlerin yaşandığı bölgeye ilişkin hazırlanan rapora işaret eden ve tespitlere rağmen harekete geçilmediğini dile getiren Baş, “Bu rapor yayınlandıktan sonra depreme kadar bin gün geçmiş ya bin gün. Normalde ne olur? Geceleri bile uyuyamazsınız. Gündüzleri koltuğunuzda oturamazsınız, hazırlık yaparsınız, sürekli hazırlık yaparsınız ama ne yaptılar? Koskocaman bir hiç. İşte her yerde bunları anlatmaya devam edeceğiz. Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket bu hırsızlar sürüsüdür.  Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket Saray Rejimi’dir. Memleketin başına gelmiş asrın felaketi Tayyip Erdoğan’dır” ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkanı Baş, afetin katliama dönüşmesinin nedeninin tek adam rejimi olduğunu, rant ve parayı merkeze koyan ekonomi politikaları ile kapitalist sistemin de katliamın ortaya çıkışına neden olduğuna işaret etti.

“20 yıllık bu aç gözlülük bu sömürü bu gaddarlığın bile artık son perdesini hep beraber yaşıyoruz. Biz, nefretin kavganın, aç gözlülüğün hüküm sürmediği; adaletin, eşitliğin ve mutluluğun olduğu bir ülke peşindeyiz. Bunun için bu siyasal İslamcı anlayışla hesaplaşmamız ,bunların iktidarına son vermemiz gerekiyor” diyen Baş, iktidar cephesinden gelen açıklamalara da işaret ederek, “Buradan çok açık söylüyorum biz bu baskı, bu otoriter anlayışa karşı yarım adım bile geri atmayacağız. İster not alın, isterseniz ağlayarak günlüğünüze uzun uzun yazın; sonunda gideceksiniz ve tüm bu yaptıklarınızın hesabını bu halka vereceksiniz” dedi.

Televizyon ve radyolardaki ortak “yardım” yayınına dair de konuşan ve kamu kurumlarına ait bütçenin kaynağına işaret ederek halkın üzerine düşeni yaptığını dile getiren Baş, “Şimdi sıra sizde. Vergi aflarıyla, teşviklerle, ihalelerle beslediğiniz çetelerin elini cebine atma vakti çoktan geldi. Bizden çaldıklarıyla servetlerine servet ekleyenler yardım etse, ne olur? Hiçbiri aç kalmaz hiç merak etmeyin.  Bizden çaldıklarıyla servetlerine servet ekleyenler, ‘Şimdi hesap verme sırası sizde’ diyoruz” ifadelerini kullandı.

Depremler sonrası şehirlerde yaşanan yıkımlar ve ortaya çıkan riskli yapılar sorununa dair partinin yaptığı çalışmaya internet sitesi üzerinden ulaşılabileceğini belirten TİP Genel Başkanı, yıkım yaşandığın şehirlerden başlayan göçler ve depremzedelerin de karşı karşıya kaldığı fahiş kiralara ilişkin de bir çalışma yürüttüklerini duyurdu.

‘İKTİDAR YİNE CAN KAYIPLARINA NEDEN OLDU’

TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları şöyle:

“Maalesef dün akşam saatlerinde yine iki deprem daha gerçekleşti. Yaşamını yitiren yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, tüm yaralı yurttaşlarımıza da yürekten geçmiş olsun dileklerimizi bir kez de buradan ifade etmek istiyorum. Bilim insanlarının uyarılarını dinlememeyi alışkanlık haline getiren bu iktidar; 2 haftadır yapılan tüm uyarılara rağmen bölgede yeni depremler olabileceği, artçı sarsıntılar olabileceği bilgilendirmelerine rağmen bunlara da kulaklarını tıkadı, üstelik yetmezmiş gibi hasarlı binalara da ‘az hasarlı’, ‘hasarsız’ gibi raporlar verdi yine can kayıplarına neden oldu.

‘PİŞKİNCE ‘EVLERE GİRMEYİN’ DİYORLAR’

Depremin üzerinden 14 gün geçti, 15. gündeyiz. Bölge halkı neredeyse ilk günden bu yana ‘çadır çadır’ diye bağırıyor, biz onların sesini duyurmaya çalışıyoruz, ‘çadır çadır’ diye bas bas bağırıyoruz ama tüm uyarılara kulak tıkayanlar, o mezar kentleri inşa ederken yaptıkları gibi tüm aykırı sesleri susturmaya çalışanlar 2 hafta sonunda insanlar öldükten sonra utanmazca, pişkince Cumhurbaşkanı Yardımcısı gibi kameraların karşısına geçiyorlar ve ‘Hasarlı evlere girmeyin’ diyorlar.

‘ENKAZ ALTINDAN KURTARILAN YURTTAŞLARA VERİLECEK ÇADIRIMIZ YOK AMA ERDOĞAN’IN SARAYLARI VAR’

Gerçekten nasıl bir arsızlıkla, nasıl bir utanmazlıkla karşı karşıyayız tarif etmesi mümkün değil. 2 haftadır ‘çadır çadır’ diye bağırıyor insanlar, çözemediler ve dün bunun sonuçlarını bir kez daha acı biçimde yaşadık Memlekette enkaz altından kurtarıldıktan sonra yaşama tekrar tutunmaya çalışan yurttaşlara verilecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın sarayları var. Yurttaşa verecek çadırımız yok ama Tayyip Erdoğan’ın sayısını bilmediğimiz kadar uçağı var bunların hepsini de ‘İtibardan tasarruf olmaz ‘diye anlatıp duruyorlar. Söylenecek tek şey var itibarınız batsın.

‘YURTTAŞLARIN BİRBİRLERİNE YARDIM ETMESİNE ENGEL OLUYORLAR, BAŞKA DA BİR İŞE YARAMIYORLAR’

Bir memleketin itibarı o memleketi yönetenlerin zenginlikleriyle falan ölçülmez. Saraylarıyla, gemileriyle, uçaklarıyla ölçülmez. Memleketin itibarı yurttaşına verilen değerle ölçülür, yurttaşın sana ihtiyaç duyduğunda ona elini uzatabiliyor musun uzatamıyor musun, yardımına koşabiliyor musun, onu o çaresizlikten çekip alabiliyor musun? Memleketin itibarını ölçecek şeyler bunlardır ama bunlar işlerini yapmıyorlar, yurttaşların birbirlerine yardım etmesine el uzatmasına izin vermiyorlar buna engel oluyorlar. Açık söyleyeceğim başka da hiçbir işe yaramıyorlar.

‘YURTTAŞIN ACISINI SARMAK İÇİN DEĞİL BURADAN KAÇMAK İÇİN MECLİS’İ TATİL EDİYORLAR’

Değerli yurttaşlar; size bugün TBMM çatısından sesleniyorum. Hani normal şartlarda halkın kendisi adına kanunlar yapmak kararlar almak üzere görevlendirdiği milletvekillerinin olması gereken Meclis’in çatısı altındayız. Olağan zamanlarda yurttaşın yaşamını güzelleştirecek, kolaylaştıracak mutluluğunu huzurunu artıracak kanunlar yapması gereken, olağanüstü durumlarda da halkın yaralarını saracak çareler üretecek zorluklar aşılsın diye sorumluluk üstlenecek bir yer var ya TBMM, oradayız. Ama bugün bir kez daha gördük ki bu Meclis’in çoğunluğunun bunlarla hiçbir ilgisi yok. Aslında onların halkla falan da bir ilgisi yok

Biraz önce Genel Kurul salonundaydık. Divan teşekkül etmediği için Meclis çalışmalarına ara verdi. Yarın muhtemelen yeniden divan teşekkül etmeyecek, öbür gün tekrar teşekkül etmeyecek aslında yaptıkları şeyi söylemekten bile utanan bir insan topluluğu var; bahane uyduruyorlar, divan oluşmadığı için Meclis çalışmıyormuş. Aslında Meclis’i çalıştırmayacaklarını AKP Grup Başkanvekili geçen gün zaten basına yaptığı açıklamada ifade etmişti. Şimdi şunda hiçbir beis yok değerli yurttaşlar. Tabii ki milletvekilleri gerektiği zaman yurttaşın yanında olacaklar, alanda, illerde, ilçelerde köylerde olacaklar. Bakın bizim milletvekili arkadaşlarımızın bütün depremin ilk anından bu yana yurttaşın yanında olduğuna ilişkin en küçük bir tereddüt yok, hepimiz elimizden geldiğince oradaydık, bugün de 3 milletvekili arkadaşımız dünkü depremden sonra yeniden Hatay’dalar. Ama bunlar yurttaşın yanına gitmek için, milletin acısını sarmak için değil buradan kaçmak için Meclis’i tatil ediyorlar o yüzden dikkatinize sunmak istiyorum.

‘YURTTAŞIN HAYATINI KURTARMAK İÇİN EN ÖNEMLİ OLAN SAATLERDE KENDİ İKTİDARLARINI KORUMAK İÇİN MECLİS’İ ÇALIŞTIRDILAR’

Bakın, 6 Şubat günü deprem gerçekleşti. Normalde Meclis’in 7’sinde açılması gerekiyordu, ilk yaptıkları açıklama neydi? Dediler ki ‘Bu hafta Meclis çalışmayacak’ Deprem nedeniyle bu kadar büyük bir felaketle karşı karşıyayken, milletvekillerini Ankara’ya toplamanın bir anlamı olmayabilir; gitsinler sahada yurttaşların yanında olsunlar, en küçük bir itiraz bile dile getirmedik. Muhtemelen kendilerinin bile haberi yoktu, bakın iddia ediyorum AKP milletvekillerinin bile haberi yoktu; Tayyip Erdoğan olağanüstü hal ilan edeceğini açıkladı. Arkasından apar topar Meclis toplandı yani en kıymetli saatlerde yurttaşın hayatını kurtarmak için en önemli olan saatlerde milletvekillerini Meclis’e getirdiler. Meclis niye çalıştı? Ne işe yaradığı belli olmayacak bir olağanüstü hal yasasını çıkarmak için en kritik saatlerde, ‘altın saat’ denilen saatlerde, yurttaşın enkaz altında yardım beklediği saatlerde, bunlar kendi iktidarlarını korumak için Meclis’i çalıştırdılar. Olağanüstü hal kanunu gereği olağanüstü hal Meclis’te onaylandı ve yürürlüğe girdi.

‘AKP’LİLER BURADAN KAÇIYOR’

Ondan sonra ne oldu? Diyelim ki ondan sonraki hafta çalışmalarına devam etmek gerekiyordu. Sahada olabilir milletvekilleri; gitsin halkın acısını paylaşsın, acısına ortak olsun, yanında olsun, yardımcısı olsun hiçbir itirazımız yoktu ama bunların halkın acılarıyla, halkın acılarına çare olmakla falan en küçük bir ilgilerinin olmadığını görüyoruz, biliyoruz.  Bugün Meclis’in belki de acil gündemle toplanması gereken, depremin sorumlularının bir an önce kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamak üzere toplanması gereken, ilgili bakanların gelip yaptıklarının yapmadıklarının hesabını vermesi gereken, acil düzenlemelerle yurttaşın kanayan yarasına çare olacak adımlar atması gerekirken yok! AKP’liler buradan kaçıyorlar. 

‘İMAR AFFINA EL KALDIRAN VEKİLLER NEREDESİNİZ?’

Kuşkusuz, bu tabloda üzücü olan muhalefetin AKP’ye bir kaçış alanı bırakmasıdır. Bunu da ifade etmek istiyorum ama bugün izninizle bu konuya girmeyeceğim. Biraz önce Genel Kurul salonuna gittim, 3’te meclisin açılması gereken saatte. Vekiller yok, buradan bütün yurttaşlarımızın vicdanına seslenmek istiyorum.

Bu Meclis’te, mesela o beşli çeteleri zengin edecek bir kanun teklifi görüşülüyor olsaydı koşarak gelirlerdi değil mi? Ya da birtakım zenginlerin daha fazla para kazanmasına neden olacak düzenlemeler yapılması gerekseydi koşarak gelirlerdi. Mesela imar affı çıkartmak için koşarak gelirlerdi o yüzden bağırıyorum. O imar affına el kaldıran vekiller neredesiniz ya? Neredesiniz? Patronlar için çocuk istismarcıları için hırsız bakanları aklamak için koşarak gelip el kaldırıyorsunuz. Şimdi neredesiniz? Bak kiracılar evlerinin sağlam olup olmadığını denetleyemiyorlar bile onlar için bir düzenlemeye acil, çok acil bir düzenlemeye ihtiyaç yok mu şu anda? On binlerce insan sokaklarda kalmış. Bunları nasıl sağlıklı güvenli konut sahibi yaparız, bunları düzenleyecek yasalar yapmaya ihtiyaç yok mu?

‘İŞİN ŞOVUNU NASIL YAPARIZ DERDİNDESİNİZ’

Deprem fırsatçılığıyla servetine servet katmak için halkın acılarını kullanan alçaklardan hesap sormak için ceza düzenlemeleri yapmaya ihtiyaç yok mu? Ama işinizi yapmaya geldiğinde hiçbiriniz ortalıkta yoksunuz, öbür taraftan işin şovunu nasıl yaparız bunun derdindesiniz. Depremle ilgili yüzlerce atılması gereken adım varken hiçbir şey yapmayanlar şov peşinde. Halkın bir cebinden aldıkları parayı altını çizerek söylüyorum, halktan aldıkları parayı sanki bağışlıyormuş gibi gösterişler yaparak halkı aldatma derdindeler.

‘İLÇE İLÇE RAPOR HAZIRLAYIP HİÇBİR ŞEY YAPMAMIŞLAR’

Bakın ne yapmamız gerekiyor, neleri yapmıyoruz? Mesela 2019’da AFAD’ın üniversitelere hazırlattığı bir rapor var. Bu raporda Hatay için diyor ki ’29 bin 300 can kaybı olabilir, 130 bin bina yıkılabilir’ Rapor var. İlçe ilçe hazırlamışlar raporu. Rapora bakıyorsun ama oluşan sonuca, bugün yaşadığımız acılara bakınca diyorsun ki bunlar tümüyle vicdanlarını, akıllarını, Meclis’e girerken kapıya bırakmışlar. Bu raporlar, valiliğe sunuluyor, kaymakamlıklara sunuluyor, toplantılar yapılıyor; bu toplantıda vali var, belediye başkanı var, garnizon komutanı var, Kızılay il müdürü var, AFAD il müdürü var. Bir gün boyunca hepsi toplanmış bu raporu dinlemişler. Sonuç? Raporun öngördüğü gibi bir felaketi yaşıyoruz, onun birinci günü hiçbiri ortada yok, hiçbir hazırlık yapmamışlar, hiçbirisi ‘Bak bu bina yıkılacak tahliye edelim’ dememiş. Hiçbir çadır stoğu oluşturulmamış, yetmemiş arkadaşlar bakın yetmemiş 2023’e AFAD bütçesini düşürerek girmişler. Memlekette bangır bangır bağırıyor insanlar, yardım çığlıkları atıyorlar. ‘Felaket geliyor, büyük bir felaketle karşılaşabiliriz diyor’, bunun için kurduğun kurumun bütçesini düşürerek 2023’e giriyorsun.

‘BU MEMLEKETİN BAŞINA GELMİŞ EN BÜYÜK FELAKET BU HIRSIZLAR SÜRÜSÜDÜR’

Bu rapor yayınlandıktan sonra depreme kadar bin gün geçmiş ya bin gün. Normalde ne olur? Geceleri bile uyuyamazsınız. Gündüzleri koltuğunuzda oturamazsınız, hazırlık yaparsınız, sürekli hazırlık yaparsınız ama ne yaptılar? Koskocaman bir hiç. İşte her yerde bunları anlatmaya devam edeceğiz. Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket bu hırsızlar sürüsüdür. Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket Saray Rejimi’dir. Memleketin başına gelmiş asrın felaketi Tayyip Erdoğan’dır.

‘SARAY REJİMİ TARAFINDAN KURULAN BU İDARE SİSTEMİ, FELAKET REJİMİDİR’

Bakın değerli yurttaşlar; bir doğal afet, bir felaket nasıl katliama dönüşür? Adım adım anlatmaya çalışacağım. Bir kere en başa şunu yazalım. Hani çok uzun tartışmıştık zamanında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri bu ucube sistemi. İşte 2018’den beri biz bu sistemle yönetiliyoruz. 2018 yılından beri bir felaket rejimiyle idare ediliyoruz diyelim. İdare ediliyoruz lafını da özellikle tercih ediyorum çünkü burada bir yönetim biçimden falan söz edilemez, gerçekten kelimenin bütün anlamlarıyla bir idare biçimi var ortada. Hani sanki bir devlet varmış, bu devletin anayasası varmış, kurumları varmış, görev ve sorumluluklar tanımlanmış ve bizler de bu devletin eşit yurttaşlarıymışız gibi idare ediliyoruz. Saray Rejimi tarafından kurulan bu idare sistemi, bir felaket rejimidir. Bu felaketlerle sık sık karşılaşıyoruz maalesef sorumlusu da ya dış güçler oluyor ya söz geçiremediğimiz ve boyun eğmek zorunda kaldığımız ilahi güçler oluyor, kader planları oluyor, fıtrat oluyor, kesinlikle ama kesinlikle Saray Rejimi hiçbir zaman suçlu olmuyor.

‘AFETİN KATLİAMA DÖNÜŞMESİNİN İLK AYAĞI BU TEK ADAM REJİMİDİR’

Bakın hatırlayın hantal ve işlevsiz olmakla eleştirdikleri parlamenter sistem kaldırıldıktan sonra o içini boşalttıkları devleti tek adamın 2 dudağına öyle bir hapsettiler ki ve o kadar uzun o kadar karmaşık bir bürokrasi yarattılar ki o tek adamın dudağından talimat çıkmadıkça yangına bile müdahale edemiyorlar. Ne uçak kaldırabiliyorlar ne çadır dağıtabiliyorlar ne yardım edebiliyorlar.
O yüzden, afetin katliama dönüşmesinin ilk ayağı bu tek adam rejimidir, bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemdir.

‘İKİNCİ AYAK RANTI MERKEZE KOYAN EKONOMİ POLİTİKALARI, BU KAPİTALİST SİSTEMDİR’

Bu katliama, on binlerce insanımızı toprak altında bırakmamıza neden olan bu katliama neden olan ikinci ayak; parayı, rantı merkeze koyan ekonomi politikalarıdır, bu kapitalist sistemdir. Kamu kaynaklarını bir bir özelleştirerek yarattıkları o rant ve talan ekonomisiyle, sosyal devletin varlık ilkelerini bir bir pazara açtılar. Sağlık hizmetlerini şehir hastanelerine, eğitim hakkını tarikatlara, barınma hakkını cemaatlere, yolları havalimanları köprüleri beşli çetelere, gizli ihalelerle peşkeş çekerek yarattıkları enkazın altında hepimizin nefesi kesildi.

‘KIZILAY GİBİ KURUMLAR HEP BİRİLERİ İÇİN BİR ŞEYLER ÜRETİYOR AMA KESİNLİKLE AFETLER İÇİN HAZIRLIK YAPMIYOR’

Bakın ne diyordu, geldiği ilk günden bugüne ne diyordu? ‘Devleti bir şirket gibi yöneteceğiz’ diyordu. Bugün varlığını değil ama yokluğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz Kızılay ve AFAD gibi kurumların temel nedeni, işte bu devletin şirket gibi yönetilmesidir.
Bir holdinge dönüştürdükleri Kızılay’da şirketlerin sayısı 13’e ulaşmış. Her birinin başına da illa AKP’li ya da onunla irtibatlı, iltisaklı ne dersek diyelim bir genel müdürü, CEO diye atıyorlar. AKP’nin arka bahçesi gibi gördükleri bu kurumlarda idare müdürü diye kendi kadrolarına arpalık  yaratıyorlar. Çadır fabrikaları, maden suyu fabrikaları, hastaneler ve 6 binin üzerinde gayrimenkulün devredildiği bu şirketler hep birileri için bir şeyler üretiyor ama kesinlikle afetler için hazırlık yapmıyor.

”ÜRETİYORUZ’ DEDİKLERİ KONTEYNERLER HOLDİNGE AİT ÇIKIYOR’

Bakın bir hafta önce 115 milyar lira sözde bağış topladılar, bir hafta sonra halk ‘çadır çadır’ diye bağırıyor. O çadırları üretmesi, halka ulaştırması gereken Kızılay ne yapıyor peki? Önce ölü taklidi yaptı felaketin ilk haftası hiç göremedik, sonrasında yardım yerine propaganda faaliyetine soyundu. Tekrar ediyorum Kızılay dümdüz bir şirkete dönüştürülmüş durumda ve başka şirketlere ona buna çadırlar üretiyor, konteynerler üretiyor ama bu korkunç depremde halka verecek çadır stoğu bile yok. ‘Konteyner yapıyoruz’ diye video çekiyorlar fabrikadan, yayınladıkları videoda ürettikleri konteynerler Rönesans Holding’e ait çıkıyor.

‘DEVLET AFETZEDESİNE ÇADIR SATAR HALE GELMİŞ DURUMDA’

Değerli yurttaşlar; Türkiye’nin ihtiyacı nedir? Bakın soru bu, Türkiye’nin ihtiyacı nedir? AKP’nin yandaş inşaat şirketlerine ona buna çadır konteyner üreten bir şirket olmasına mı ihtiyacımız var, yoksa afet durumunda yeterli stoğu olan ve halkın yardımına koşacak bir Kızılay’a mı? Yani gerçekten her şeyi özelleştirdiler; bir Kızılay kalmıştı, devlet kumaş mı satar diye başlattıkları bu özelleştirmenin sonunda devlet afetzedesine çadır satar hale gelmiş durumda.

‘ERDOĞAN’IN KORUMA SATISINDA DAHA AZ PERSONELİ OLAN AFAD MI HALKA YARDIM GÖTÜRECEK?’

Bunların hesabını bir bir soracağız değerli arkadaşlar. Şimdi 2023 bütçesine tekrar atıf yapma ihtiyacı hissediyorum. 2023 bütçesinde burada bas bas bağırdık. Saray’ın bütçesini 2 kat artırdılar, Diyanet’in bütçesini yüzde 56 artırdılar ama AFAD’ın bütçesini 3’te 1 oranında azalttılar. 11 milyarlık bütçeyi sadece enflasyona bakarak 22 milyara çıkarmak gerekirken 8 milyara düşürmüş bir iktidardan bahsediyoruz. Şimdi siz bütçe planlaması sırasında AFAD’ın bütçesini keserseniz, orada kesintiye neden olursanız, bugün karşı karşıya kaldığımız bu felaketin altına imza atmış olmaz mısınız?  Yani, Erdoğan’ın koruma sayısından daha az personeli olan AFAD mı halka yardım götürecek? Erdoğan’ın koruma sayısı daha fazla ya.

‘SORGULANMAYACAK BİR BÜTÇE YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR’

Meclis’e gelmiş, AFAD’ın bütçesini 11 milyardan 8 milyara düşürmüşsün. Felaketten sonra yardım topluyorum diye 107 milyar AFAD’a bağış yapmışsın. Örneğin bunun için bir ek bütçe getirmek mümkün iken ama onun denetleneceğini bildikleri için, onun hesabının sorulacağını bildikleri için sorgulanamayacak bir bütçe yaratıp yardımlarla bu işi halletmeye çalışıyorlar.

‘KATLİAMIN ÜÇÜNCÜ AYAĞI SİYASAL İSLAMCILIKTIR’

Değerli yurttaşlar katliamın ikinci ayağı, devleti şirket gibi yöneten bu zihniyettir. Katliamın üçüncü ayağı siyasal İslamcılıktır. Bakın bir afet yaşamışız, felakete dönmüş iktidar nedeniyle ölülerimiz yaralılarımız var, şehirler yerle bir olmuş, insanlar elektriğe, suya ulaşamaz durumdalar. Diyanet gidiyor orada 4-6 yaş arası çocuklara Kuran kursu açıyor. Niyet nedir ya? Gerçekten soruyoruz niyet nedir burada ya?  İnsanlar sokakta soğuktan donuyor, temizlenemiyor, salgın hastalıklar tehlikesi var. Diyanet gitmiş çocuklar için Kuran kursu açıyor. Zaten çocuklar müthiş bir travma yaşamışlar, büyük ihtimalle hayatları boyunca unutamayacakları izler kalacak ama Diyanet orada dindar ve kindar nesil yetiştirme misyonuna uygun olarak o kaosta en önemli ihtiyacımız olan şeyi yapıyor, 4-6 yaş çocuklara Kuran kursu açıyor! Yani buraya harcanan efor, buraya harcanan enerji, buraya harcanan kaynak yurttaşların acil ihtiyaçları için harcansa ne olur diye sormadan edemeyeceğiz.

‘BU CİNAYETİ İŞLEYEN HALKIN DİNİ DUYGULARINI İSTİSMAR EDİYOR; BUNA SARAY REJİMİ DİYORUZ’

Değerli yurttaşlar; evet deprem jeolojik bir olaydır, evet depremin ne zaman olacağını öngöremiyoruz henüz ama bu ülkede ve dünyada sayısız bilim insanı çalışıyor. Şu bölgelerde deprem olabilir, şu şiddette deprem olabilir bilgilerini bizimle paylaşıyor. Buna rağmen hazırlık yapmamak buna rağmen imar aflarına göz yummak, bile bile işlenen bir cinayettir. Bu cinayeti işleyen, kendisini din kisvesi altına koyuyor, rantını büyütmek için halkın dini duygularını istismar ediyor, işte buna da Saray Rejimi diyoruz.

İşine gelince her şeyi yapan Erdoğan, işine gelince her şeyi yapan AKP iktidarı ama ne zaman ülkede bir afetle bir felaketle bir cinayetle kötü bir olayla karşılaşsak, bunların halkı yoksul bırakmaları ortaya çıksa, yolsuzlukları hırsızlıkları ortaya çıksa, işi Allah’a havale eden bir anlayışla karşı karşıyayız.

‘SİYASAL İSLAMCI ANLAYIŞLA HESAPLAŞMAMIZ GEREKİYOR’

20 yıllık bu aç gözlülük bu sömürü bu gaddarlığın bile artık son perdesini hep beraber yaşıyoruz. Biz, nefretin kavganın, aç gözlülüğün hüküm sürmediği; adaletin, eşitliğin ve mutluluğun olduğu bir ülke peşindeyiz. Bunun için bu siyasal İslamcı anlayışla hesaplaşmamız ,bunların iktidarına son vermemiz gerekiyor.

‘İSTER NOT ALIN İSTER AĞLAYARAK GÜNLÜĞÜNÜZE YAZIN, YAPTIKLARINIZIN HESABINI BU HALKA VERECEKSİNİZ’

Değerli yurttaşlar, tek adam rejiminden söz ettik, kapitalist sistemden devleti bir şirket gibi yöneten anlayıştan söz ettik, siyasal İslamcı zihniyetten söz ettik ve tabii ki bir otoriter rejimin olmazsa olmazlarından bir tanesi baskı ve korku iklimi yaratmaktır. Yıllardır, Silivri’nin soğuğuyla susturulan vatandaşların Maraş’ın, Hatay’ın, Malatya’nın, Antep’in, Adıyaman’ın soğuğuyla 15 gündür iliklerine kadar soğuğu hissettiklerini gördük ama sesi çıkanları da not etmeyi unutmadıklarını her fırsatta söylemekten de geri durmuyorlar. Bakın, 40 binden fazla insanın ölümüne, milyonlarca insanın yasa boğulmasına neden olan bu tek adam ve avaneleri, hala ellerine kağıt kalem almışlar not tutuyorlarmış. Ve bunun sonucunda örneğin ‘uzaktan eğitime hayır’ diyen öğrencileri yaka paça gözaltına alıyorlar. ‘Devlet nerede?’ diye enkaz başında yakınının kurtarılması için haykıran insanlara hakaretler ediyorlar, yandaş televizyoncuların seslerini yükseltip gerçekleri haykıran kanalları susturmaya; örneğin TELE 1’i kapatmaya çalılıyorlar. Buradan çok açık söylüyorum biz bu baskı, bu otoriter anlayışa karşı yarım adım bile geri atmayacağız. İster not alın, isterseniz ağlayarak günlüğünüze uzun uzun yazın; sonunda gideceksiniz ve tüm bu yaptıklarınızın hesabını bu halka vereceksiniz.

‘BİZDEN ÇALDIKLARIYLA SERVETLERİNE SERVET EKLEYENLER, ‘ŞİMDİ HESAP VERME SIRASI SİZDE’ DİYORUZ’

Bu arada unutmadan bir çift sözü de şu koordinatör vali, ona söylemem lazım. Vali, ‘Geç geldiğim için kusura bakmayın’ diyerek ortaya çıkmıştı. ‘Durum açıklanandan çok daha kötü, 3-4-5 kat daha fazla kötü’ demişti. Şimdi malının yüzde 10’unu memur ve işçilerin ise bir aylık maaşını bağışlama çağrısı yaptı, ‘Ne olacak aç kalmayız’ demiş. Buradan bu emekçilerin maaşına göz diken koordinatör valiye sesleniyoruz. Televizyonların ortak yayınında depremzedeler yararına düzenlenen kampanyada toplanan 155 milyar liranın 86 milyar lirası, doğrudan kamuya ait ya da varlık yönetiminde bulunan banka ve şirketler tarafından yapıldı zaten, biz yaptık biz. Bu ülkenin yurttaşları yaptı. Şimdi sıra sizde. Vergi aflarıyla, teşviklerle, ihalelerle beslediğiniz çetelerin elini cebine atma vakti çoktan geldi. Bizden çaldıklarıyla servetlerine servet ekleyenler yardım etse, ne olur? Hiçbiri aç kalmaz hiç merak etmeyin.  Bizden çaldıklarıyla servetlerine servet ekleyenler, ‘Şimdi hesap verme sırası sizde’ diyoruz.

RİSKLİ YAPILAR İÇİN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR VE TİP’İN ÇALIŞMASI

İvedilikle atılması gereken adımlar var. Öncelikle depremden etkilenen illerde yer alan yapılar ve konutlar başta olmak üzere ama tüm ülkedeki yapıların ve konutların risk teşkil edip etmediği çok hızlı bir biçimde tespit edilmelidir. Bu nedenle riskli yapıların tespiti konusunda mal sahiplerinin yanı sıra kiracıların da başvuru yapabilmeleri, itiraz süreçlerine aktif biçimde katılabilmeleri bir zorunluluktur. Yani kiracılar ev sahiplerinin izni ve onayı olmadan da evleriyle ilgili risk tespiti yaptırabilmeli ortaya çıkan masraf bakanlıkça karşılanmalıdır. Bu doğrultuda ivedilikle riskli yapıların tespiti konusunda ortaya çıkacak masrafların bakanlıkça karşılanması, riskli yapıların tespiti konusunda maliklerin yanı sıra kiracıların başvuru ve itiraz yapabilmesi, yapı maliki olmayan birinin talebine istinaden, riskli yapı tespitinin yapılmasının yazılı uyarı cezası verilecek fiiller arasından çıkarılması gerekmektedir.

Biz TİP olarak bu konudaki kanun tekliflerimizi hazırladık. Partili hukukçu arkadaşlarımız, avukat arkadaşlarımız bir dilekçe örneği hazırladılar. E-devletteki hasar tespit bilgileri eksik veya hatalı olan tüm yurttaşlarımızın hak kaybına uğramamak için kaymakamlıklara ya da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın il müdürlüğüne bu dilekçeyi mutlaka vermeleri gerekiyor. Tüm yurttaşlarımız partimizin internet sitesi üzerinden hazırlanan örnek dilekçeyi inceleyebilirler.

‘TİP’İN HUKUK BÜROSU, KİRA BEDELLERİYLE İLGİLİ DE ÇALIŞMA YAPIYOR’

TİP’in hukuk ve yasama büroları halkın yaralarını sarmak için afet dolayısıyla olağan dışı artan kira bedelleriyle ilgili de bir çalışma hazırlığı içindeler. İlerleyen günlerde bu çalışmayı da yurttaşlarımızla paylaşacağız. Bu zor zamanlarda yurttaşların, çaresizliğinden faydalanmaya çalışanlara 3 bin liralık konuta 20 bin lira bedel biçen açık söylüyorum, ahlaksızlara yol vermeyeceğiz.

‘DEVLET SADECE ERDOĞAN’A UÇAK ALMAK, SARAYLAR DİKMEK İÇİN Mİ VAR?’

Üzülerek ifade etmem gerekiyor. Deprem kaçınılmaz. Dünyanın değişik yerlerinde de örneği olan doğal bir afet. Şili’de de Japonya’da da depremler yaşanıyor ama depremde yıkılan binalar da yitirilen hayatlar da insanların eseri. Binaları, evleri kurallarına göre yapsak, düzenli kontrol eden bir iktidar olsa, vatandaşı depreme karşı korumuş oluruz. Bütün bunlara rağmen yine doğal afet olur, bu olduğunda vatandaşın yardımına koşacak hazırlığı yapmış olursan bugün yitirdiğimiz insanların çok büyük bir bölümü halen aramızda olabilirdi.  O yüzden soru şu: Devlet, vatandaşının canını korumayacaksa ne yapacak? Yani devlet dediğimiz şey sadece Tayyip Erdoğan’a uçak almak, saraylar dikmek için mi var ya? Devlet dediğimiz şey sadece hakkını arayan işçinin karşısına dikilen polis mi? Devlet toprağına, deresine, suyuna sahip çıkan köylünün karşısına dikilen jandarmadan mı ibaret? Devlet, ağzını açanı mahkemeye sevk edip ağzını açanı cezaevine atmaktan mı ibaret? Devlet, zenginleri daha zengin, yoksulları daha yoksul etmek, yoksulun hayatını cehenneme çıkarmak için mi var?

‘KİM HANGİ KARARNAMEYE İMZA ATTIYSA KİM HANGİ YASAYA EL KALDIRMIŞSA BİZ DE ONLARI NOT EDİYORUZ’

AKP iktidarında gördüğümüz şey, devlet sadece bunları yaptı. Her doğal afet, AKP eliyle felaket oldu. O yüzden, adını koymamız gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri bu ucube tek adam sisteminde her afet felakete dönüşüyor, bunun temel nedeni parayı ve iktidarı korumayı her şeyin önüne koymuş olmalarıdır. Parayı ve iktidarı korumak için on binlerce insanın ölümüne sebep olmuş bu düzene bir an önce son vermemiz gerekiyor. Bugün yaşadıklarımız, doğal afetin ürünü değildir. Bu yaşadıklarımız plansızlığın ürünüdür, bu yaşadıklarımız rantçılığın ürünüdür kural tanımazlığın ürünüdür, bunlar adam kayırmacılığın bunlar göz göre göre ayaklar altına alınan mevzuatların, imar aflarının ürünüdür, bunlar cinayettir. Ve hiç öyle lamı cimi yok hangi kararnameye kim imza attıysa, kim hangi yasaya el kaldırmışsa biz de onları not ediyoruz. Bugün, kaçmış olabilirler ama o hesaplaşma günü mutlaka gelecek ve son sözümüzün şu, madem bir tek adam sistemi kurdun, madem her şey için ‘şahsım şahsım ben ben ben’ diyorsun işte bugün yaşadığımız bu felaketin de sorumlusu sensin. Hesabını vereceksin.”

Yazıyı Kaynağından Okuyun →

Mert Ege

Editör, 28 yaşında, Gazetecilik mezunu. Gündemi takip ederek sizlere en güncel ve gerçek haberleri ulaştırmayı hedefler. Objektif ve ilkeli yayın kendisi için en önemli ve hassas konuların başında gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu