“15 Mayıs sabahı ilk işim işçi arkadaşlarımızla tek tek buluşup teşekkür etmek olacak”
Ersan Kınık
Türkiye İşçi Partisi’nden İstanbul 1. bölge 2. sıradan milletvekilliğine aday gösterilen İGDAŞ işçisi Anıl Denizci, ’in sorularını yanıtladı.
15 Mayıs sabahı ilk işinin seçim süreci boyunca mücadelesine destek veren işçileri ziyaret edip teşekkür edeceğini ifade eden Denizci, işçilerin söz sahibi olduğu ve toplumun bütün unsurlarının kendi temsiliyetlerini özgürce savunabildiği bir Türkiye hayal ediyor.
Anıl Denizci kimdir?
1981 İstanbul doğumluyum, aslen Şileliyim. İstanbul’un köylüsü sayılırım aslında. İlk ve ortaokulu Bahçelievler’de okudum. Daha sonra liseyi Bahçelievler Endüstri Meslek Lisesi’nde bitirdim 1997 yılında. 16 yaşında liseden mezun olduktan sonra 1997 yılının Kasım ayında Panasonic Tekofaks’ta işe başladım teknisyen olarak. Yaklaşık 3 yıl orada çalıştıktan sonra 2 sene kadar askerlik boşluğu oldu.
Askerden döndüğümde cep telefonu teknik servisinde çalıştım. 2 sene kadar KVK’de çalıştıktan sonra 2006 yılında İGDAŞ’ta işe başladım. 2006 yılından geçtiğimiz aya kadar 17 sene boyunca İGDAŞ’ın ana bakım onarım işletmesinde, ana taşıyıcı hatların tamir bakımında çalıştım.
Dairelerden gelen ihbarların değerlendirilmesinde, sokaklardaki ana hatların tamirinde çalıştım. Yaklaşık 16 sene boyunca vardiyalı teknisyen olarak İGDAŞ’ta çalıştıktan sonra bu seçim gündeminin başlaması ve vekil adaylığı süreciyle birlikte İGDAŞ’taki işimizden ayrılmak zorunda kaldık. Aslında ayrılmadım da aday olduğum için işten çıkarıldım. Ondan sonrasıysa seçim süreci başladı ve seçim faaliyetlerine devam ediyoruz hala.
‘İSTANBUL’UN KÖYLÜSÜYÜM DİYEBİLMEK ÇOK GÜZEL BİR ŞEY’
Şile sizin için ne anlam ifade ediyor?
Bütün çocukluğum Şile’de geçti diyebilirim. İstanbul Bahçelievler2de oturuyorduk ama babamın oradaki işleri ve Şileli olmamız dolayısıyla her yaz yaklaşık 3-4 ay Şile’deydik. Şile benim için bir sürü anımın olduğu İstanbul’un sayfiye kasabalarından bence en güzeliydi. Tabii şimdi orası da İstanbul’un bir ilçesi ve çok kalabalık bir yer hâline geldi. Benim çocukluğumdaki Şile değil artık ama orası benim için bambaşka bir yer. Ailemin, ailemler beraber orada geçirdiğim zamanlar, çocukluğuma dair bir sürü anım var orada ve o yüzden benim için Şile çok önemli.
İlk balık tutma tecrübemden, ilk yüzmeyi öğrenme tecrübeme kadar her şeyi orada yaşadım. Şileli olmak da çok güzel yani, İstanbul’un köylüsüyüm diyebilmek çok güzel bir şey.
Ailenizden de bahseder misiniz? Çocuklarınızla ne şekilde vakit geçirmekten hoşlanırsın?
Biri 15 biri 9 yaşında 2 oğlum var. Onlarla vakit geçirmekten gerçekten çok büyük zevk alıyorum ama bu aralar biraz ihmal ettim onları. Sürekli konuşmalarımda seçimlerin olduğundan bahsediyorum, kendileri de biliyor görüyor zaten. Hatta bazı toplantılara, ziyaretlere onlar da geliyorlar. Diyorum ki “15 Mayıs’tan sonra böyle olmayacak tekrar beraber akşamları oturup film izleyeceğiz, sinema saati yapacağız.” Bu sebeple seçim sürecinde en çok onların hakkını yedim. O yüzden de onlara 15’inden sonrası için büyük taahhütler verdim umarım hepsini yerine getirebilirim.
Çocuklarla beraber evde yapmaktan en çok hoşlandığımız şey, – muhtemelen onlar da aynı şeyi söyleyecektir – şu oyun konsollarıyla beraber oyun oynamak ve akşamları oturup cips, kola gibi böyle bir sürü pis alışkanlığımızı ortaya döküp televizyonda sinema filmi izlemek.
Siyasetle tanışma hikâyenizi anlatır mısınız?
Siyasetle, lise zamanında Gazi olaylarıyla beraber aslında okuduğum lisedeki politik ortamdan etkilenerek tanıştım. Mahallede olan ‘Aydınlık için 1 Dakika Karanlık’ eylemleri vardı, yürüyüşler yapılırdı. Siyasetle ilk temasım bu olmuştu.
‘BİZİM İÇİN VEKİLLİKTEN DE ÖNEMLİ OLAN KISIM BUYDU’
Uzun yıllardır aktif siyasetin içerisindesiniz ve sendikal mücadeleden gelen bir isimsiniz. Mücadelenizi mecliste sürdürmeye nasıl karar verdiniz ve neden TİP’tesiniz?
Uzun yıllardan beri işçi sınıfı siyasetiyle, daha doğrusu siyasetin işçi sınıfını bağlayan kısmıyla ilgileniyorum. Siyaset, hayatımızın birçok alanında devam ediyor, bize göre her şey politik. Yaşadığımız her şey politik bir anlam taşıyor.
16 yaşından beri çalışan bir işçi olarak, tabii ki sınıfın bir sürü problemiyle iç içe büyüdüm. Gençlik çağım böyle geçti ve o yüzden sınıf siyasetine olan ilgim ve bunun için yapılacaklar ile ilgili kafamda sürekli bir kurgu vardı. Normalde bundan önceki hayatımız akşam 5’e kadar bir işyerinde çalışıp 5’ten sonra işyerinden çıktıktan sonra nerede işçi sınıfının bir sıkıntısı var, nerede bir işçi topluluğuyla görüşebiliriz, onları nasıl sınıf mücadelesinin içine çekebiliriz sorularının mücadelesini veriyorduk. Bu vekil adaylığı süreci ise enteresan bir gelişmeye yol açtı burada. Bir anda adaylığım duyulduğu andan itibaren temas ettiğimiz işçi sınıfı içerisinde katılım görmeye başladık.
Yani onlar üzerinde de çok olumlu bir etkisi oluyor. Daha evvel mücadeleye davet edip de uzakta duran arkadaşlar, bu süreci gördükten sonra “Gerçekten bu partide bu işler böyle yürüyor, bu parti sınıf siyasetini merkezine almış, işçi sınıfı arasından, işçi sınıfı içinden vekil adayları çıkarıyor” diyor. Böyle somut bir gerçeklik görülünce şimdi onlar da telefonla desteklerini bildiriyorlar, mücadeleye nasıl katkı sunabiliriz diye soruyorlar. İşin bu kısmı en başından beri hayalini kurduğumuz, peşinden gittiğimiz kısmıydı. Bizim için vekillikten de önemli olan kısım bu aslında.
‘UMUT VERİCİ’
Seçim çalışmalarınız nasıl gidiyor, sahada nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Hayatımda ilk defa böyle bir çalışma, örgütlenme süreci deneyim ediyoruz bence, hem beraber hem parti olarak hem de partiyle beraber hareket eden diğer unsurlar olarak. Çünkü toplum he çok 1 olmuş durumda hem de gözü kulağı açık. Biz bugüne kadar boşuna uğraşmamışız, insanlar TİP’in ne söylediğini, ne yapmaya çalıştığını anlamışlar.
İlk defa insanlara bir bildiri uzattığımızda “bu bildiriyi bana verme” diyen arkadaşlar bu kez umutsuzluğa değil, tam tersine “Bana verme, ben zaten size oy veriyorum. Benim yerime başkasına ver bu bildiriyi” diyor. Bununla karşılaşmak gerçekten umut verici. Bu kadar büyük bir etki alanı oluşturabilmiş olmak sadece bizim adımıza değil, partili arkadaşların emekleri adına değil, bu ülkenin aydınlık geleceği açısından da bizi umutlandırıyor.
İktidar bloku da muhalefet bloku da bu seçimlere ayrı bir önem atfediyor. Size göre bu seçimleri önemli kılan en kritik nokta nedir?
Bizim açımızdan bu seçimin en kritik noktası, hem iktidarın belirlemiş olduğu mevcut iktidar bloku açısından hem de muhalefetin belirlemiş olduğu muhalefet bloku açısından baktığımızda ülkede inanılmaz bir sağa kayma var bu çok net gözüküyor. Yani muhalefet içerisindeki sağ yapılanma da çok kuvvetli. Bu yüzden 3. İttifakın gerçekliği zaten nesnel olarak ortadaydı ve biz bu alanı genişlettiğimizi, bu alanı büyüttüğümüzü görüyoruz. Bizim için en olumlu senaryosu bu ama şunu da söyleyelim, meclis aritmetiğinin bence en önemli kısmı, içinde bulunduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı’nın güçlü bir muhalefet blokuyla orada olması olacak. Çünkü bunca çalışmanın karşılığını, üçüncü muhalefet blokuyla alacağımızı düşünüyoruz. Meclisteki etki alanının çok daha geniş olacağını düşünüyoruz.
‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI İLE BERABER MECLİSTE ÇOK DAHA KUVVETLİ OLACAĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ’
Türkiye sizce nasıl bir süreçten geçiyor? Türkiye’nin bugün en önemli sorunu nedir?
Hem bana göre hem de TİP’e göre bugün Türkiye’nin en önemli sorunu başkanlık sistemi denilen garabet ve onun başındaki Cumhurbaşkanlığı makamıdır bence. Çünkü toplumun bu kadar kutuplaştığı bir dönem hiç hatırlamıyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı ile beraber mecliste çok daha kuvvetli bir temsiliyetimizin olacağını düşünüyoruz, o yüzden bu seçimlerin, bizim için ve Türkiye’deki sol hareket için çok önemli bir seçim olduğunu düşünüyoruz.
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
İşçi sınıfının söz sahibi olduğu, emeğin en yüce değer olarak belirlendiği ve toplumun bütün unsurlarının kendi temsiliyetlerini özgürce savunabildiği bir ülke ve bunun için mücadele edilebilen, bu mücadelenin önünde kalan engellerin bir bir aşıldığı bir Türkiye hayal ediyorum.
Bunun için de sadece hayal etmiyorum, mücadele ediyorum. O yüzden her konuşmamızda söylediğimiz şeyi tekrar etmek istiyorum. Biz bu ülkede oy istediğimiz insanlara birer seçmen gözüyle bakmıyoruz, onları mücadele arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız olarak görüyoruz ve bizim gibi düşünen, bu memlekette bir şeylerin değişmesini isteyen herkesi de bu mücadeleye ortak olmaya ve TİP’te örgütlenmeye davet ediyoruz.
Son olarak, 15 Mayıs sabahı ilk olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
15 Mayıs sabahında ilk yapacağımız şey çok net söylüyorum bizi arayan, soran, destek veren bütün işçi arkadaşlarımızı tek tek çalıştıkları iş yerlerinde, ya da bundan öncesinde nerede buluştuysak, nerede toplantı yaptıysak oralarda ziyaret etmek ve onlara teşekkür etmek olacak.