‘Gelirde, vergide adalet demek için alanlardayız’
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), zamları ve adaletsiz vergileri protesto etmek üzere bugün 18 kentte sokağa çıktı. İstanbul Beşiktaş’ta yapılan basın açıklamasına katılan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Gelirde adalet, vergide adalet demek için, insanca çalışmak, insanca yaşamak için alanlardayız” ifadelerini kullandı.
Zamlar ve adaletsiz vergileri protesto etmek isteyen DİSK, bugün İstanbul, Akdeniz, Çukurova, Diyarbakır, Ege, Eskişehir, Güney Marmara, İç Anadolu, Karadeniz, Kayseri, Kocaeli, Trakya’da, 18 kent meydanında basın açıklaması düzenledi.
İstanbul Beşiktaş Çarşı girişinde yapılan eyleme DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyeleri, Emek Partisi (EMEP) Milletvekili İskender Bayhan ve çok sayıda işçi katıldı.
Burada yapılan basın açıklamasında konuşan Arzu Çerkezoğlu, şunları kaydetti:
‘GELİRDE, VERGİDE ADALET DEMEK İÇİN ALANLARDAYIZ’
“Gelirde adalet, vergide adalet demek için alanlardayız. İnsanca çalışmak, insanca yaşamak için alanlardayız. Zamlara adaletsiz vergilere, asgari yaşama hayır demek için alanlardayız. Çünkü zamlar ve vergi artışları durmak bilmiyor. Akaryakıttan gıda maddelerine kadar her şeye her gün yeni zamlar geliyor. Seçimlerden sonra kaşıkla verdikleri ne varsa şimdi kepçeyle, kazanla alıyorlar.
Geçtiğimiz salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi muhalefetin önerisiyle olağanüstü bir toplantı yapmak için bir araya geldi. Ama milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin, bu ülkenin gerçek sahiplerinim açlıkla ve yoksullukla karşı karşıya olduğu bu süreçte milletin vekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi bu zamları, vergileri konuşmak için bir görüşme yapmayı maalesef reddetti. Milletin vekillerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi zamları adaletsiz vergi sistemini konuşmak için toplandı. Ama görüşme bile yapılamadan aç kapa yapılarak milyonlarca işçi ve emekli açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi. Özellikle iktidar milletvekillerinin zamlar ve vergilere karşı önergenin reddi için olağanüstü bir çabayla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin doldurduğu o gün biz de iş yerlerinden alanlardan seslendik. Ve bugün bizde meydanları dolduruyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından sesleniyoruz.
‘HEPİMİZİ YOKSULLUKTA EŞİTLEYEN BİR POLİTİKA İZLİYORLAR’
Bugün işçiler konuşacak. Bugün herkes işçileri dinleyecek. Çünkü ne zorluklar yaşadığımızı biz biliyoruz. Bu zamlarla, bu vergilerle geçinemiyoruz. Enflasyonun sıfıra düştüğünü ilan edenlerin masallarına karnımız tok. Çarşıda, pazarda, markette, faturalarda karşı karşıya kaldığımız gerçeği biz biliyoruz. Düşük gösterilen TÜİK enflasyonu yüzünden alım gücümüzü her gün daha fazla kaybediyoruz. Türk lirası değer kaybettikçe biz her gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın 21 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucunu en ağır biçimde bizler yaşıyoruz.
Seçimlerden sonra bu siyasal ve sınıfsal tercihlerin değişmediğini, hatta bizleri açlığa, yoksulluğa mahkum eden bu ekonomik rotanın daha da ağırlaşarak sürdüğünü ve süreceğini açıkça görüyoruz. Nedir o ekonomik rota dedikleri, nedir bu tercihler? Birincisi paramızı pula çevirmek, ikincisi bütün ücretleri, asgari ücretten, emekli aylıklarına bütün ücretleri baskılamak, bütün ücretleri düşürmek ve milyonlarca işçiyi, emekçiyi, emekliyi, yoksullukta eşitleyen politikalar. Yani istiyorlar ki herkes asgari ücretle çalışsın, sendikalı toplu sözleşmeli iş yerlerinde bile herkes onların belirlediği, onların reva gördüğü açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışsın istiyorlar. Bütün emekliler onların reva gördüğü en düşük emekli aylığına mahkum olsun istiyorlar ki bütün memurlar kamu çalışanları onların belirlediği en düşük memur aylığına mahkum olsun. Yani hepimizi yoksullukta eşitleyen bir politika izliyorlar.
Buna bir de son süreçte zaten son derece adaletsiz olan vergilerin daha da arttırıldığı ve bütün vergi yükünün işçiye, emekçiye yüklendiği vergi yükümüzün daha da ağırlaşarak alım gücümüzün daha fazla düşmesi eşlik ediyor.
‘DÜZENİN ÇARKLARI ZENGİNİ DAHA ZENGİN, YOKSULU DAHA YOKSUL YAPMAK ÜZERİNE KURULU’
Paramız pul oldukça emeğimiz ucuzluyor, satın alma gücümüz azalıyor. Ülkemiz fakirleşiyor. Türkiye’nin tüm değer ve güzellikleri ülkemizin tüm kaynakları yabancı sermayeye ve dolar milyarderleri için kelepir mala dönüşüyor. Paramız değer kaybettikçe bu ülke daha yoksul ve daha bağımlı hale geliyor. Bir de diyorlar ki, ‘Avrupa bizi kıskanıyormuş.’ Neyimizi kıskanıyorlar neyimizi? Ülkemizin dünyanın en ucuz emek cenneti haline gelmesini mi kıskanıyorlar? Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu haline gelmesini mi kıskanıyorlar? Asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesini ve Avrupa’da Türkiye’nin en düşük emek, en düşük asgari ücretli ülke olmasını mı kıskanıyorlar? Ve işçileri bu düşük ücretlere mahkum etmek için sendikal hakların gasp edilmesini, sendikalaşmanın önündeki engelleri mi kıskanıyorlar? Bu ülkeye grevleri yasaklamakla övünen bir zihniyetin yönetmesini mi kıskanıyorlar. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu her yıl açıkladığı küresel haklar endeksinde bütün dünyada beş kıtada işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının, sendikal hakların en kötü olduğu on ülkeden bir tanesi olmamızı mı kıskanıyorlar? Üstelik sekiz yıldır Türkiye bu raporda sendikal hakların en kötü ülkelerinden bir tanesi olmaya devam ediyor. Yani bu ülkede düzenin bütün çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak üzerine kurulu.
Bugün değerli arkadaşlar, Merkez Bankası’nın yeni başkanı bir basın toplantısıyla bir enflasyon raporu açıkladı biliyorsunuz. Yani bu ülkeyi ne hale getirdiklerini bu ülkede işçiye, emekçiye, emekliye, bu ülkenin tüm değerlerini üretenlere nasıl bir hayat reva gördüklerini ve bu tabloyu daha da derinleştireceklerinin bir itirafı gibi. Mesela ne diyorlar biliyor musunuz, 2023 yılı sonunda hükümetin enflasyon hedefi yüzde 22’ydi. Şimdi diyorlar ki ’Bu enflasyon hedefini revize ettik. Yıl sonu enflasyon hedefimiz 58.’ Tabii TÜİK’in tepesine çökmenin, TÜİK’i baskılamanın da bir sınırı var. Yani TÜİK sürekli olarak hükümetin baskısıyla açıkladığı gerçek dışı enflasyon rakamlarıyla bile bu süreci yürütemeyeceklerini açıkça itiraf ediyorlar. Ve diyorlar ki, ‘Önümüzdeki aylarda enflasyon geçici bir biçimde yeniden yükselecek.’ Yani aslında ülkeyi getirdikleri durumu bu ekonomik krizi ve yarattıkları tabloyu baştan sona itiraf ediyorlar. Diyorlar ki, Merkez Bankası’nın rakamları bunlar, Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası hatta tekstil, inşaat, giyim gibi sektörlerde yüzde 70’inden fazlası asgari ücretle çalışıyor’ diyorlar. Yani Türkiye’yi açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkum eden bu politikaları aslında çok açık bir biçimde itiraf ediyorlar.
‘BU POLİTİKALAR KARŞISINDA EMEĞİMİZE, EKMEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Meydanlardan DİSK’li işçiler olarak sesleniyoruz. Bu politikalar karşısında emeğimizi, ekmeğimizi sahip çıkmaya ve mücadeleye yan yana omuz omuza devam edeceğiz. Emekliler, Türkiye’de emekli olmak zaten çok ciddi bir biçimde zorlaştırıldı. EYT mağduriyetini çözdük dediler, yeni mağduriyetler ortaya çıktı. 2008 sonra çok sert bir geçiş. 2020’den sonrası çok sert bir geçiş olduğu için de çok ciddi mağduriyetler ortaya çıktı. Ve kademeli bir geçiş olması gerektiğini söylüyoruz. Ve emekli aylıkları. Bugün, Türkiye’nin en önemli gündemlerinden bir tanesi arkadaşlar. Burada emekli arkadaşlarımız da var. Belki kısa bir süre sonra emekli olacak arkadaşlarımız var. Hatta genç işçi arkadaşlarımız için emekli olmak hayal gibi. Ve Türkiye’de 2008 yılında AKP tarafından yapılan düzenlemeyle emekli maaşları sistematik bir biçimde geriledi. Aylık bağlama oranları katsayılar vesaire düşürülerek ve bugün ülkeyi yöneten siyasi iktidar en düşük emekli 7 bin 500 lira olduğunu söylüyor. Yalan söylüyorlar yalan.
Türkiye’de en düşük emekli aylığının 7 bin 500 lira olduğu yalandır. Milyonlarca emekli kök aylığı diye bir şey var artık. Herkes öğrendi. 4 bin 300 lira civarında arkadaşlar 4 bin 300 lira. Asgari ücretin 11 bin 400 lira olduğu yerde onun üçte biri kadar bir rakam bugün Türkiye’de milyonlarca emekliye reva görülüyor. Ama bu emekli aylıkları evet 7 bin 500 liraya tamamlanıyor ve milyonlarca emekli 1 Temmuz itibariyle diğer tüm ücretlere az ya da çok artış yapılırken 1 lira bile ücret artışı alamadı. Değerli arkadaşlar bugün Türkiye’de yaklaşık 9 milyon emekli 7 bin 500 lira ve onun altında bir aylıkla hayatını sürdürmeye çalışıyor. Bu reva mıdır? Bu ülkedeki milyonlarca emekli için bu ülkede yıllarca çalışmış emek üretmiş, bu ülkeye değer üretmiş ve emekli olmuş insanlara verilen bu ücret asla kabul edilemez. Adalet nerede? İnsanlık nerede, vicdanlar nerede diye soruyoruz. Ve gelirde adalet olmadığı gibi vergide adalet de yok. Düşük belirlenen vergi dilimleri yüzünden milyonlarca işçi yıl içinde bir üst vergi dilimine girdiği için çok ciddi bir biçimde gelir kaybına uğruyoruz.
‘PATRONLAR KÂR REKORLARI KIRARKEN BİZİM CEBİMİZE UZANAN ELLERİ UYARIYORUZ’
Dünyanın en adaletsiz vergi sistemi Türkiye’de. Dünyada başka bir ülke yok ki işçisiyle patronu aynı oranda vergi versin. Dünyada başka hiçbir ülke yok ki en zenginin de en yoksulun da aynı oranda ödediği ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler o ülkenin devletinin vergi gelirlerinin yüzde 70’ini bulsun. Bu ne demektir? Bu bütün vergi yük. İşçiye, emekçiye, emekliye, halka yüklenmesi demektir. Oysa, faizin, rantın, kârın vergilendirildiği, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sistemi istiyoruz. Ve bizler, patronlar kâr rekorları kırarken bizim cebimize uzanan elleri uyarıyoruz. Türkiye’yi bir asgari ücretliler toplumu haline getirenleri uyarıyoruz. Milyonlarca işçiyi ve emekçiyi açlık sınırının altındaki asgari ücrete mahkûm edenleri uyarıyoruz. 9 milyon emekliyi 7 bin 500 lirayla yaşamaya mahkum edeleri uyarıyoruz. Uyguladıkları istihdam politikalarıyla gençlerimizin geleceğini işsizlikle karartanları uyarıyoruz. Ve artık yeter diyoruz. Artık yeter. Geçinemiyoruz. Geçinemiyoruz, geçinemiyoruz.
Bu ülke, bu halk bunu hak etmiyor. Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini bizler üretiyoruz ve hakkımız olanı istiyoruz. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu düzene karşı sesimizi hep birlikte yükseltiyoruz. Gelirde adalet, vergide adalet istiyoruz. KDV, ÖTV gibi adaletsiz, dolaylı vergilerin düşürülmesi gerektiğini söylüyoruz.
TALEPLER SIRALANDI
Gelir vergisi tarife dilimlerinin arttırılması en az yeniden değerleme oranı kadar arttırılmasını ve geriye dönük de bu düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Ek gelir vergisi tarife diliminde birinci dilimdeki vergi oranının yüzde 10’a düşürülmesini istiyoruz. Ücretlerden ve tükettiklerimizden değil kardan ranttan daha fazla vergi alınmasını ve az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınan adaletli bir vergi sistemi istiyoruz. En düşük emekli aylığının, en az asgari ücret düzeyine yükseltilmesini ve bütün emekli aylıklarının da aynı şekilde düzenlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Ve işçi sınıfı olarak, emekçiler olarak bu yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşı, iktidarın bizleri yoksullaştıran bu politikaları karşısında emeğimizi, ekmeğimizi korumanın biliyoruz ki bir tane yolu var arkadaşlar, iki tane değil. O da örgütlü olmak sendikalı olmak, sendikal haklarımızı kullanmak. O nedenle sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Bu taleplerle bugün Türkiye’nin dört bir yanında alanlarda, meydanlardayız. İş yerlerinden başlattığımız bu mücadele sürecini önümüzdeki günlerde de bu taleplerle yan yana omuz omuza büyütmeye kararlıyız. Çünkü, bu ülke bizim. Hep söylediğimiz gibi biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz. Hakkımızı istiyoruz. Hakkımız olanı alana kadar da hep birlikte mücadele edeceğiz. Ve bu ülkede bu topraklarda eşitlik, adalet, barış ve kardeşlik içinde yaşadığımız, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı, üretenlerin yöneten olduğu, emeğin Türkiye’sini hep birlikte kuracağız. Yolumuz açık olsun. Tekrar hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz. Hep birlikte yan yana omuz omuza emeğimize, ekmeğimize, memleketimize sahip çıkacağız.”